kekemelik nedir, kekemeliğin nedenleri,kekemelik nasıl geçer,kekemelik tedavisi
ÇOCUKLARDA KEKEMELİK NEDENLERİ
Seslerin, hecelerin, kelimelerin söylenmesinde istemsiz, işitilebilir
veya sessiz tekrarlar ve uzatmalarla belirlenen konuşma akıcılığı
bozukluğudur. Bazen bu bozukluk, konuşmayla ilgili veya ilgisiz beden
hareketleri ve mimiklerle birlikte görülmektedir. Kekemeliğin, heyecan,
korku, kaygı ve utanma gibi daha öznel duyguların belirtisi olduğu da
düşünülmektedir. Genel anlamda, sesleri ve sözcükleri tekrarlayarak
duraksamayı, sesleri uzatmayı, konuşurken blok yaşamayı, bazı ses yada
hecelerden kaçınarak konuşmayı içeren kekemelik, diğer konuşma
bozukluklarının aksine konuşmanın bütününü etkilemektedir. Ayrıca
kekemeliğin, konuşmacının ortaya çıkmasını beklediği, kekelemekten
korktuğu, ilerisini düşünerek gergin olduğu, kaçınmaya çalıştığı zaman
sıklaşan bir durum olduğu bilinmektedir.
ÖZELLİKLER:
*Kekemelik kültürler arasında farklılıklar gösterse bile evrensel bir konuşma bozukluğudur.
* Genellikle 2-6 yaş arasında, bazı çocuklarda okul çağında, nadiren de
yetişkinlikte ortaya çıkabilir. Konuşma akıcılığı bozukluğu okul
başarısını, mesleki başarıyı yada toplumsal iletişimi bozabilmektedir.
*Okul öncesi dönemde hemen her çocuk kekeler. 2-6 yaş arasındaki çocuğun
düşünme hızı konuşma hızından fazladır. Konuşmalarında "imm, şey, eee,"
gibi sesler sıklıkla kullanılır. Gelişimin doğal bir sonucu olarak
geçici bir kekemelik dönemi görülebilir. Küçük çocuklarda sıklıkla
görülen bu durum kekemelik olarak kabul edilmemektedir.
*Araştırmacılar kekemelik gelişiminin çeşitli dönemlerden geçtiğini
ileri sürer. Bu gelişim seslerin, hecelerin, kelimelerin
tekrarlanmasından (birincil kekemelik), uzatmalara, bloklara, motor
aktivite bozukluklarına, konuşmadan kaçınma davranışlarına, duygusal
bozukluklara (ikincil kekemelik) doğru uzanmaktadır.
*Konuşmanın akıcılığında ortaya çıkan ses, hece ve sözcüklerde
uzatmalar, tekrarlar veya duraklarla, araya ses hece sokmalarla (a, e,
him, şey, yani gibi), kişinin ne söylediğinden çok nasıl konuştuğu
dikkat çekmeye başlar. (Akıcı konuşmanın normal kabul edilen
kesilmesinde; hece tekrarı %12, kelime tekrarı %71, ifade tekrarı
%17oraninda olmakta araya ses ve hece sokma da cümle aralarında ortaya
çıkmaktadır. Oysa kekemelikte hece tekrarı %83, kelime tekrarı %11,
ifade tekrarı %6 oranında görülmektedir. Araya ses hece sokma ise daha
çok cümle başlarında görülmekte ve hemen hemen konuşmanın %20'sine
yayılmaktadır.)
* Kekemelerin çoğunda nefes alırken konuşmaya çalışma, nefesi bitene
kadar zorlanma, nefesi tutup konuşma gibi yanlış solunum özellikleri de
gözlenmektedir. Kekeleyen kişi bunu fark ettiğinde konuşma güçlüğüne
korku ve kaygı eşlik etmeye başlar. Bu duygularla birlikte kekelemede
artmaya başlar. Bu kişilerin kekeleyeceklerini önceden tahmin ettikleri
ve takılacakları sözcüğe yaklaştıklarında bu beklentinin etkisiyle
zorlanma yaşadıkları düşünülmektedir.
*Kekemeliğin özelliklerinden biri de kaçınma davranışıdır. Bu durum
kişinin bozukluğu kabul etmesi ve hoş olmayan sonuçlarından kaçınmasıyla
gerçekleşmektedir. Kaçınma davranışı belirli sese, hece ve kelimelerde
kekemeliğin ortaya çıkacağından korkma ile belirir. Kekelenen
kelimelerin eş anlamlılarının kullanıldığı kaçınma davranışı, yaş grubu
büyüdükçe sıklaşmaktadır.
* Motor aktiviteler kekemelikte oldukça belirgindir ve bu aktiviteler
sadece çene, dil ve ağızda değil, yüz kaslarında, gövdede, kol ve
bacaklarda abartılmış hareketler, tikler, kasılmalar (spazmlar) olarak
ortaya çıkmaktadır. Bu durum bireyin akıcılık kusurunu önleme gayretiyle
ortaya çıkmakta ve ikincil bir semptom olarak kabul edilmektedir.
*Kekemelikte tıpkı ait olduğu kişinin özellikleri gibi farklılıklar gösterebilmektedir.
Ancak genel olarak gözlenen tipler şunlardır:
a) Seslerin, hecelerin, sözcüklerin ve cümlelerin tekrar edilmesi
şeklinde; " t t t ta tamam, gi gi gidelim, ha-yir haaaayir- hayir",
b)Seslerin olağandışı uzatılması "şşşşşimdi",
c) Sözcüklerin yarım bırakılması, parçalanması,
d) Duyulabilir yada sessiz bloklar (ara vermeler),
d)Sözcükleri aşiri bir fiziksel gerginlikle söyleme,
e) Patlamalar olarak adlandırılan, düzensiz soluk alıp verme, heyecan ve
kararsızlığa bağlı olarak konuşmada alışılmadık vurgulamaların
oluşması,
f) "Yani!, şey!, ya!, aman!" gibi fazladan sözcük yada seslerin eklenmesi,
g) Kekemeliği olanların hangi ses yada sözcüklerin kendileri için
engelleyici olacağını bildikleri için anlatmak istediklerini kimi zaman
konuya uygun olmayan, dolaylı cümlelerle anlatmaya çalışmaları.
*Genel nüfusta kekemeliğin yaygınlığı %1, sıklığı %3'e yakın olarak
tahmin edilmektedir. Küçük çocuklarda daha sık olmakla birlikte daha
büyük çocuklarda ve yetişkinlerde azalma eğilimi göstermektedir.
*Kekemelik yaklaşık 1 kıza karşılık 3-4 erkek çocukta görülmekte ve
kızlarda küçük yaşlarda kendiliğinden iyileşme oranının yüksek olması
nedeniyle kız/erkek oranının yaş ilerledikçe daha da belirginleştiği
belirtilmektedir.
* Kimi zaman sözel iletişime girmeyip sessiz kalmayı tercih edebilen
kekemeler kekemeliği ne kadar ağır olursa olsun sürekli kekelemez.
Kendilerini rahat hissettikleri ortamlarda, şarki söylerken, oyun
oynarken normal konuşabilirler.
SEBEPLER
Kekemeliğin nedenleri konusunda değişik görüşler vardır.
a) Bazı araştırmacılara göre kekeme olan bireyler aslında kekemeliğe
yatkındırlar. Eğer çevre koşulları (anne baba tutumları gibi) kekemeliği
önleyecek durumdaysa çocuk kekeme olmadan bu dönemi atlatır.
b)Kekemeliği öğrenilmiş bir davranış olarak kabul edenler bu bireylerin
kekeme olmayanlarla kalıtım, fizik ve zeka gelişimi yönünden
farklılıkları olmadığını savunurlar.
c)Bazı psikiyatristler kekemeliğin bir kişilik bozukluğu belirtisi olduğunu ileri sürerler.
d) Kekemeliğin bir direniş davranışı olduğunu savunanlar bireyin bir
etki altındayken konuşmaya zorlanması sonucu, konuşmada tutulma ve
yineleme ya da uzatma biçiminde tepki gösterdiklerini savunurlar.
e)Kekemeliği tek bir nedene bağlı olmadığı görüşünü savunanlara göre
kekeme çocuklar; duygusal çatışmaları olan bir geçmişe, normal akıcılık
bozukluğunu kekemelik diye damgalayan bir aileye, kendilerini kekemeliğe
kadar götürecek doğuştan gelen yatkınlığa ve konuşmalarının akıcılığını
engelleyen sınırlı bir çevreye sahiptirler.
*Aile ve ikiz çalışmaları kalıtımsal faktörlerin etkisini
desteklemektedir. Tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine göre
daha yüksek oranda (%77 ve %32) kekemeliğe rastlandığını göstermektedir.
Ayrıca kekemeliğin kişinin birinci derece akrabalarında genel
populasyona göre üç kat daha fazla ortaya çıkması kalıtımın rolünü
desteklemektedir.
*Nasıl konuşulduğunu öğrenmeye çalışırken pek çok çocuk 18 ay ile 17 yaş
arasında normal akıcılık bozukluğu evresinden geçer. 18 ay ile 3 yaş
arasındaki normal akıcılık bozukluğu olan çocuklar, özellikle cümlenin
başındayken ses, hece ve kelime tekrarı gösterebilirler. 3 yaşından
sonra normal akıcılık bozukluğu olan çocukların ses ve hece tekrarı
yerine tüm sözcüğü ve cümleciği tekrarlama eğilimi vardır. Kekemeliğin
bu ilk işaretleri derece derece azalır ve çoğu çocukta kaybolur. Fakat
bazı çocuklar kekelemeyi sürdürür, bu duruma konuşmalarındaki güçlüğe
bağlı utanç, korku veya engellenmelere tepki olarak daha gergin konuşma
davranışları gösterebilirler. Çocuktaki normal akıcılık bozukluğunun
kekemelik haline gelmesinde, tüm bunların anne baba tarafından kekemelik
olarak değerlendirilmesinin büyük önemi vardır.
*Normal akıcılık bozukluğu çocuğun yorgun, heyecanlı, üzüntülü yada
acele konuştuğu durumlarda şiddetlenebilir. Çocuklar bunun farkında
değillerdir ve herhangi bir engellenme belirtisi göstermezler. Buna
karşılık anne babalar eğer çocuğun normal akıcılık bozukluğuna dikkat
etmezler ve çekmezlerse, normal gelişim içinde sorun büyük ihtimalle
kendiliğinden çözülür. Ancak konuşma gelişiminde son derece hassas ve
endişeli anne babalar gereksiz bir kaygı geliştirip baskı ve
eleştirilerle çocuğa bunu hissettirerek, durumun bir sorun olarak
yerleşmesine zemin hazırlarlar.
*Bastırılmış istek, korku ya da çatışma gibi etkenlerin neden olduğu
psikolojik problemler kekemeliğe yol açabilmektedir. Çocuğa küçük
yaşlarda düzen, temizlik, terbiye ve benzeri konularda aşırı disiplin
uygulayan ve beklentileri yüksek olan ailelerin çocuklarında kekemelik
daha sık görülebilmektedir.
*Sık sık fiziksel şiddet uygulama, yanlış yaptığı zaman çok tepki verme
gibi Anne babanın çocuklarını kokutacak şekilde davranması çocukta
kekemeliği başlatan risk faktörü olmakta ve kekemeliğin devam etmesinde
önemli rol oynamaktadır. Kimi zamanda ailenin korkutması dışında çocuk
trafik kazası geçirmesi ya da köpek tarafından ısırılması sonucunda
yaşadığı ruhsal travma nedeniyle kekelemeye başlamakta ve bu durum uzun
süre devam edebilmektedir.
*Genel olarak kaygı ile kekemelik arasında hangisinin neden hangisinin
sonuç olduğu konusunda tartışmalar süregelmektedir. Ancak kaygının
kekeme bireyin davranışlarını kesin olarak olumsuz etkilediği ve
kekelemeyi arttırdığı belirtilmektedir.
*Kekemeliğin zeka ile bir ilişkisinin bulunmadığı düşünülmektedir.
Kekeme çocukların zeka puanlarının, kekeme olmayanların puanlarıyla
anlamlı bir fark göstermediği ve zihinsel işlevlerde de bir farklılık
bulunmadığı araştırmalarla belirlenmiştir.
* Kimi kuramcılar kekemeliğin kişilikle ilişkili olduğunu
belirtmektedirler. Kekemelerin akıcı konuşanlara oranla sosyal
ilişkilerinde daha hassas, kırılgan ve daha içe dönük oldukları, görülen
uyumsuzluk belirtilerinin kekemeliğin nedeni değil sonucu olduğu
düşünülmektedir.
* Konuşmayla ilgili motor yada duygusal bir bozukluk yada çevre
yoksunluğu varsa kekemeliğin sürekliliği daha uzun olabilmektedir. Bu
bozuklukta da kardeş doğumu, ayrılık kaygısı gibi ruhsal zorlanma
etkilerinden bahsedilebilir. * Ani korku ve korkutmalarda kekemeliğin
başlamasında rol oynayabilmektedir.
*Sonradan oluşan beyin travması veya hasarı gibi nedenlerle ortaya çıkan
nörolojik kökenli kekemeliğin gelişimsel kekemelikten ayırt edilmesi
gerekir. Nörolojik kökenli kekemeliğin tam olarak nasıl oluştuğu
bilinmemekle beraber başlıca farklılık gelişimsel kekemeliğin hemen her
zaman çocuklukta ortaya çıkmasıdır.
* Araştırmalar, kekemeliğin erkek çocuklarda daha sik görülmesinin
nedenini, erkeklerin gelişiminin kızlardan daha yavaş olmasına karşın
erkeklerden beklenilenlerin kızlardan daha fazla olması, erkeklerin
ailedeki otorite figürüyle daha fazla çatışma içinde olması ve bunun
sonucunda da daha güvensiz oldukları, bununda konuşmaya yansıyacağı
biçiminde açıklamaktadır.
ALINTI